Son 2-3 yıldır artık zor okuyabiliyorum. Biraz da yazmaya kendimi çokça verdiğim için galiba…

Fahri Şirin, “Hüseyin Avni Alparslan – (Ayrılık Davulu)” adlı kitabını bu yorgunluk günlerimde imzalayarak lütfedip göndermişti. Tarihi de yazayım ki, kendi ayıbımı benden öğrenesiniz, Aralık 2010…

2011 Kasımında kendisiyle Foto Ak’ın orda yüz yüze tanıştığımızda daha kitabı okumamıştım.     Bizim yazarlarımızın elime geçen yeni kitaplarını tanıtmaktan haz aldığımı bildiğinden olacak, Ayrılık Davulu için gerçekleşmemiş bir beklentisi olduğu sitemini yaptı.

Yerden göğe kadar haklı.

Okuduğum tüm kitaplar içinde zorlandığım, duygusal yükünü kaldıramadığım iki kitap var. İlki “Şu Çılgın Türkler;” üç günde okudum ama, o da canıma okudu.

İkincisi de “Ayrılık Davulu.”

Saklamıyorum, hiç beklemiyordum, ama kitabın içeriği, okuyucuyu ta baştan kavrayıp, düpedüz tutsak ediyor ve  ‘bizim yitik öykümüz’ gibisinden, çok güçlü bir sahiplenme duygusu yaratıyor.

Tiyatro sahnede, oyunlaştığında değer kazanır.  Öyleyse bir piyes metninden ibaret bu kitap beni niye büyüledi?

Rus işgalini, babam orada savaşıp esir düştüğü; amcamın Karadağ’da siper altında kalarak köye, komada, dağlardan aşılarak, salla getirildiği; annemin, çektikleri açlığı her seferinde ağlaya ağlaya anlattığı kadarıyla biliyordum…

Kitaptaki öykünün, inanç ve vatan sevgisiyle yoğrulmuş destansı kurgusu ve çok olgun bir dil ve anlatım ustalığı ile bütünleşmesi,  öyküyü sadece beynimizle değil duygularımızla da algılamamızı sağlıyor.

Öte yandan Harşıt Çayı, Olucak Yaylası, Yaşmaklı Ağaçbaşı gibi tümü bildik yer adlarının ve “Oy Asiye Asiye” türkümüzün, ıslıkla iletişimin, mısır çöteni gibi folklorik değerlerimizin öyküde kullanılmış olması, bizi, oyunun doğal figüranı kimliğine dönüştürüp, içine alıyor.

Kısaca, Fahri Şirin bizim ana, baba ve dedelerimizin, vatanı yeniden sahiplenmesinin çileli öyküsünü, bize sadece anlatmıyor, adeta yaşatıyor.

Oyunun başkahramanı, adı bölgemizde çok iyi bilinen Hüseyin Avni, Tirebolu doğumlu ve Osmanlının son dönemi ile Kurtuluş savaşımızın gerçek bir kahramanıdır.

Asiye bizden biri, şu bildiğimiz tanıdığımız Doğu Karadeniz kızı. Korkusuz, dobra ve hem vatan hem de gönül sevgisini birlikte taşıyabilen bir yüreğe sahip.

İkinci erkek kahraman Mustafa da Asiye’si ile tam evlenirken ölümcül bir kader testinden geçmesi için savaşa çağrılan Doğu Karadeniz uşağı…

Bu günlerin değerini bilmek için, bizden öncekilerin neleri feda ettiğini öğrenmek isteyeceklerin okuyacağı bir kitap.

Keşke Fahri Şirin Hocamız bu destanı romanlaştırsa.

yazar: Azmi GÜLSOY/ www.gorelehurses.com

E-mail: gulsoyazmican@hotmail.com