NE ZAMAN MİLLİ YAS İLÂN EDİLECEK BEYLER?

Vatanımızda yas ilân edilebilmesi için, Türk evlâtlarının değil de illâ ki Vatikan, Fener Rum, Ermeni veya Süryani Patriklerinden birinin veya da Hırant Dinklerin ölmesi ya da öldürülmesi mi gerekiyor?

 Yok, yooook; belki de Ermeni devlet adamı Sarkisyan’nın, o olmazsa çapulcu başı Barzani’nin mi bir kazaya kurban gitmesi lâzım geliyor?

Sadece 2012 senesinin ilk altı aylık dönemi içinde, İtalya, Fransa, Mısır, Polonya, Belçika, Güney Afrika gibi ülkelerde, hangi sebepler yüzünden kaç kez MİLLİ YAS ilân edilmiştir gelin birlikte bir göz atalım mı ne dersiniz?

 1- Polonya’da 16 kişinin ölümüyle sonuçlanan tiren kazası dolaysıyla milli yas ilân edildi…..

2 - Belçika’da meydana gelen bir otobüs kazasında 22 öğrenci hayatını kaybedince, anında milli yas ilânıyla, yurt çapında bütün bayraklar yarıya çekildi….

3 - Güney Afrika Cumhuriyeti’nde yapılmakta olan maden işçileri grevi esnasında polis kurşunları ve izdiham neticesi 34 kişi ölünce, Cumhurbaşkanları olayı haber aldığının ilk dakikasında ülke çapında yas ilân ederek, TV yayınlarının eğlence – müzik proğramlarını kaldırtıyor….

4 - Mısır’da Port Said şehrinde oynanan futbol maçının çıkışında seyircilerin kavgaları sonucu 70 kişi ölünce; tüm müsabakalar iptâl edilip, Mısır parlamentosu acilen toplanarak üç günlük milli yas ilân ediyor…..

5 - İtalya’da geçtiğimiz Mayıs ayında 24 kişinin ölümüne yol açan depremin hemen ardından İtalyan Hükümeti milli yas  ilân ediyor…..

 Avrupalı Devletlerin ilân ettikleri yukarıda ki MİLLİ YASLAR sadece 2012 yılının ilk 6 aylık bölümünde gerçekleşmiştir…

Türkiye’miz de ise sadece bir hafta içinde 10 larca askerimiz - polisimiz öldürülüyor, Afyonkarahisar İlimizde ki askeri cephanelikte 25 vatan evladımız parçalanarak şehit oluyor, Hızlı tirenlerimize kaza yaptırılıyor(!!!), sık sık 30- 40 madencimiz göçük altında feci bir şekilde can veriyor, depremler oluyor on binlerce insanımız hayatını kaybediyor, sayılamayacak kadar daha bir sürü felâket yaşıyoruz ve bu felâketlerin sonucu, toplu telef olurcasına binlerce canlar gidiyor.

Ve yaşadığımız bütün bu FELÂKET – KIYIM – SABOTAJ – TABİİ AFET VE TERÖR SALDIRILARI sonucunda; yurdumuzda ne bir günlük yas ilân edilip bayraklar yarıya indiriliyor, ne TBMM olağanüstü toplanıyor, ne yazılı medya ve ne de televizyonlar milletin acısına ortak oluyor.

 Acılarımıza ortak olur muş gibi yaparak, göstermelik için de olsa, birkaç saatliğine bizimle yas tutmalarından vazgeçtik, üstüne üstlük ve inadımıza; BİR SÜRÜ KULLANPARA – HOKKABAZ – NONOŞ – FAHİŞE – HOMOSEKSÜEL – TRANSSEKSÜEL - BİSEKSÜEL KILIKLI DİŞİLİ – ERKEKLİ(!) İNSAN MÜSVEDDELERİNE İLÂVETEN, SÖZDE BİLİM ADAMI, AYDIN MÜSVEDDESİ  KART HOROZLAR – KALIK TAVUKLAR TELEVİZYON EKRANLARINDA BİR ARAYA GELİP, TÜRK MİLLETİNİN UĞRADIĞI FELÂKETLERDEN ALDIKLARI TARİFİ İMKÂNSIZ  ZEVKLE; VUR PATLASIN, ÇAL OYNASIN ŞEKLİNDE İNSAFA, ADABA, İNSANLIĞA SIĞMAYAN PROĞRAMLAR, TELEVOLELER, PAPARAZZİLER, ÇEŞİTLİ EĞLENCE PROĞRAMLARI YAPARAK, ACILI MİLLETİMİZLE ADETA DALGA GEÇİYORLAR…..

 Evet, bir tarafta: Atılan göbekler, söylenilen şarkılar, sallanan iğrenç popolar, enikli köpeklerin ki gibi yakalardan dışarı sarkıtılan ve önüne gelenin ucuz tarifeden çimdiklediği necâset memeli ve at ağızlı kadınlardan yükselen kahkahalar…..

 Öbür tarafta: Kendilerine biçilen roller gereği durmadan biri birleriyle didişen ve  (…) dalaşı yapan; kimi ABD nin Ortadoğu süpürgecisi, kimisi ise ‘’ O’nun boyu çok uzun, benim ki kısa. Süpürgeciliğe bu boyumla ben daha müsait im’’ diye okyanus ötesine yalvaranlar ve bunca felâketlerin yaşanmış olmasına rağmen ‘’MİLLİ YAS İLÂN EDİLSİN’’ sözü bir kez olsun hatırından dahi geçmeyen siyasiler….

 Vatan sathında ise; Şehit haberleriyle yüreklere düşen kavurucu ateşler. Evlâdını yitiren analardan, erini kaybetmiş körpecik gelinlerden yükselen feryâd-ı figanlar. Şehit olan babasının tabutu başında hiçbir şeyden habersiz henüz bir- iki yaşındaki öksüz konmuş emzikli bebeler. Bütün bir vatan sathına, meteoroloji tabiriyle, metre kareye düşen yağmur misâli düşen asker- polis – sivil canlarımız ve acılı, mahzun, sahipsiz ve kimi adam bilip güvenip baş yapmışsa onun kahpeliğine uğramış olan talihsiz koca bir millet…

 Türk milletinin yaşamış olduğu bunca acıya rağmen, çalıp oynayanlarında kendilerine mahsus, üzülüp yas tuttukları, acı çekerek gönüllerinin dağlandığı hüzünlü günleri elbette ki vardır ve oluyor da (!!!)

 Meselâ; Dink’in öldürülüşünde şahit olduğumuz üzere, ‘’ HEPİMİZ HIRANT’IZ, HEPİMİZ eRMENİYİZ’’ diye anında binlercesi pankart açarak sokaklara dökülüverdi. Aylarca ağladılar, gözyaşları döküp, Agos gazetesinin önünde taziye için kuyruklar oluşturdular…

 Yıllar öncesi yine, Onno Tunç isimli bir ermeni ses sanatkârı uçaktan düşüp hayatını kaybedince, TV. kanalizasyonlarının ekserisi, ölüm haberini alır almaz anında ekranlarına siyah kurdelalar koyup, saatlerce ondan bahsettiler de maalesef aynı gece Karabağ da ermeniler tarafından öldürülen 30 civarındaki Karabağlı Türk kardeşlerimizden sadece bir kaçı 20 saniyelik haber geçtiler…

 BU ÖRNEKLERİ DAHA DA ÇOĞALTABİLİRİZ: Trabzon’da Papaz Santario’nun vurulması ve Malatya da ki Hıristiyan misyoner papazların boğazlanması sonrasında da bu TV. Kanalizasyonlarında ağıtlar yakıldı, dövünüldü, misyonerler için gözyaşları sel olup içe akıtıldı.  (Bunları burada söylememizin gayesi, onların ölümüne sevinmemizden değil, asla da sevinemeyiz lâkin bir gerçeği ifade etmek için tekrarladık)….

 Az daha unutuyordum, bu gibilerin yas tutup, karalar bağladıkları ve asla belli etmedikleri daha başka günleri de vardır. Gerçi son yıllarda açık ettiler ya (!)

İşte bu gibilerin yas tuttukları bazı günler:

1071 MALÂZGİRT, ANADOLU KAPILARININ TÜRKLERE AÇILIŞI, 

29 MAYIS 1453 İSTANBUL’UN FETHİ,

1461 TRABZON’UN FETHİ,

18 MART 1915 ÇANAKKALE DENİZ ZFERİ,

30 AĞUSTOS 1922 BÜYÜK ZAFER,

9 EYLÜL 1922 ATATÜRK’ÜN İZMİR’E GİRİŞİ GİBİ BENZERİ GÜNLER….

         BİR GERÇEK VAR Kİ O DA; herkes kendi kan, soy, gen ve din gurubuna göre ağlar, dövünür veya da ekranlara çıkarak bugünlerde ki gibi göbek atar oynar, sevinir elbet. Bu onların en tabii haklarıdır (!!!)...

1915’ lerde dedeleri Ruslarla bir olup bizi arkadan vuranların ahlâksız veletlerine ilâveten, 9 EYLÜL 1922 de İzmir'den denize döktüğümüz palikaryanın eniklerinin bizimle beraber gözyaşı akıtmaları, ölen Mehmetçiğimizin ardından yas tutmaları eşyanın tabiatına aykırıdır. Bu gibi hainler, şu an bize reva görülen felâketli günlerimizi iç çekip, onun bunun altında hötünü sermaye yaparak sabırsızlıkla bekliyorlardı….

 Tehlike olan bunlar değil, bunlar bir avuç fino-zağar-fifi tipi yanaşma alçaklardır. Asıl tehlike olanlar, bizden biriymiş gibi, bizimle birlikte cami avlularında şehit cenazelerine katıldıktan sonra eve döndüklerinde; koyunlarındaki HAÇI çıkartıp, onun karşısında tapınarak, şükür ayinleri yapan ve takkeli-tespihli dolaşarak bizlere kendilerini Müslüman’ım diye yutturan takiyyeci gizli Hıristiyanlardır.

 Bunların alayı sünnetsiz olduklarından dolayıdır ki çocukken boş arsalarda top oynamak üzere evlerinden çıkarlarken, soyunduklarında bir azizliğe uğrayıp asıl kimliklerinin açık olmaması için anneleri onlara üst üste en az üç dört şort giydirir ve sıkı sıkıya da tembih ederler; ‘’AMAN OĞLUM! NE YAP YAPTA, TOP OYNARKEN ŞORTUNUN AĞINA, LÂSTİĞİNE ÇOK DİKKAT ET! (sünnetsiz şeyin) BİR GÖRÜNÜRSE BU MAHALLEDEN TAŞINMAK ZORUNDA KALIRIZ! BAK EVLÂT, YÜZ YILLARDAN BERİ DEDELERİN DAİMA ÜST ÜSTE 3-4 DON GİYMEYİ HİÇ İHMÂL ETMEMİŞLER VE BU SAYEDE ONLARDAN GÖRÜNÜP, ONLARA KARŞI HER TÜRLÜ KÖTÜLÜĞÜ YAPMIŞLAR. DAHA BİTMEDİ EVLÂT, BÜYÜYÜNCE TÜRKLERE SEN İHÂNET EDECEKSİN’’

 Daldık gittik ve Ankara’ya soracağım soru az daha kaynayıp gidecekti….

-   Alooo, alooo gardaş, orası Angara mı, ben Sağdıçgillerin Memo, sesim geliyir mi babooooo?

-   Bi maruzatım var Begim!

-   Memleket işleriyle kafam yoğun ama maruzatını söyle Memo!

  -  Ula Begim! Angara hep mi gavur oldi, memleket gırldı halâ YAS İLÂN ETMEK aklınızın kenarından dahi geçmeyi.

 -  TAS mı dedin Memo. TASımın dolmasına az bi şi kaldı!

  -  Ne TASının dolmasından bahsediyon seni gidi seni! YAS DİYOM YAS!

12 Eylül 2012

ORHAN KILIÇOĞLU

NOT: Sitemizde yayınlanan köşe yazılarından yazarların kendileri ve yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşleridir. Yorumu ekleyen kişi kimliğini gizlemesi durumunda yapılan yorumlar onaylanmamaktadır. Köşe yazılarından ve yazılan yorumlardan Çavuşlu Haber  hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz